Bağışıklık sistemi nedir?

Besinleri pişirirken dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında mutlaka bilmeniz gerekenler.

Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hasta olmamıza neden olacak yabancı ve zararlı hastalık yapan mikroba ve tümöre karşı koruyan kusursuz bir savunmadır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte, virüslerden, parazitik solucanlara, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye kadar tarama yapar ve onları, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bağışıklık sistemi, çok benzer özellikteki maddeleri bile birbirinden ayırabilir. Sağlıklı bir bireyde bu döngü fark edilmeden devam eder. Bağışıklık sistemimiz vücudumuza giren ve bize zarar verecek olan her şeyle savaşır. Özetle, bağışıklık sistemi, vücudumuzu yabancı madde ve mikropların zarar verici etkilerinden koruyan savunma sistemidir.

Bağışıklık Sisteminin Güçlü Olup Olmadığını Nasıl Anlarız?

Bağışıklık sisteminin güçlü olup olmadığını gösteren bir test yoktur. Yapılan bazı kan testleri ise kesin sonuç vermez, sadece ipuçlarıyla yol gösterici olur.

Bağışıklık Sisteminin Zayıfladığını Gösteren Vücut Belirtileri Var mıdır?
Herkesin bağışıklık sistemi vardır fakat bazı insanlarda bağışıklık yüksek bazılarında ise düşüktür bunun sebebi bazı insanların genetik olan yatkınlıklarıdır ayrıca düzensiz beslenmek, çok yorulmak, stres altında kalmak, spor yapmamak, vitamin bakımından zengin yiyecekler yerine daha çok fastfood tüketmek, yeterli miktarda sıvı almamak kişinin vücuduna giren mikrop ya da virüslerle savaşamamasında rol alacaktır. Kaliteli bir yaşam tarzı benimsemek kişinin bağışıklık sisteminin artmasında yardımcı olacaktır.

Sık sık hastalanmak da bağışıklığın düştüğünün göstergesidir özellikle sonbahar ve ilkbahar döneminde genellikle grip ve soğuk algınlığı insandan insana hızla yayılır bu dönemlerde sık sık hastalanan üst solunum yolları enfeksiyonuna karşı vücudun savunmasız olduğunu gösterir bu nedenle düzenli beslenmek özellikle mevsim meyvelerini tüketmek önemlidir.

Herhangi bir hastalığı vücudunuzdan uzun süre atamamış olmakta bağışıklık sisteminin düştüğü anlamına gelmektedir. Bir hastalığa yakalandığımızda onu kısa sürede yenmeye çalışmalıyız düzenli beslenmeli sıvı alımımıza özen göstermeliyiz.

Lenf bezleri: Geniz eti olarak da bilinen, yutağın üst kısmında, burun boşluğunun arka tarafında bulunan lenfoit doku parçalarıdır.

Bademcikler: Vücuda girebilen mikroplar, buradan salgılanan lenfositler tarafından temizlenirler. Bademciklerimiz fazla sayıda mikropla karşılaştıklarında fazla sayıda antikor üretmek durumunda kalırlar. Bundan dolayı da bademciklerimiz şişer.

Timus: Göğsün üst bölümünde, tiroit bezinin altında yer alan ve olgunlaşmamış lenfositlerin kemik iliğinden çıkıp, olgunlaşma sürecine tabi tutuldukları vücut organdır.

Lenf düğümleri: Tüm vücuda yayılmış, B ve T hücrelerinin bulunduğu merkezlerdir. Vücutta koltuk altı, kasık, çene altı, boyun, dirsek ve göğüs bölgelerinde bol bulunurlar.

Karaciğer: Özellikle fetüste (ana rahmindeki canlıya verilen addır) olmak üzere, immünolojik etkin hücreleri içerir; T-hücreleri ilk olarak fetüs karaciğeri tarafından üretilirler.

Dalak: Karın boşluğunun sol üst tarafında bulunan ve eski kırmızı kan hücrelerinin yıkımından sorumlu bir organdır.

Peyer plakları: İnce bağırsağın üst bölgesinde bulunan lenfoid dokuların yoğunlaştığı bölgelerdir.

Kemik iliği: Bağışıklık sisteminin tüm hücrelerinin kökeni olan kök hücrelerin bulunduğu bir merkezdir.

Lenf: Bağışıklık sisteminin hücre ve proteinlerini vücudun bir yerinden diğerine taşıyan, 'akkan' olarak da bilinen bir çeşit dolaşım sistemi sıvısıdır.

Bağışıklık 2 şekilde kazanılır:
Doğal Bağışıklık: Vücudun yapısal ve genetik etkenler tarafından hastalık etkenlerinden korunmasıdır.

Özgün olmayan doğal bağışıklıkta; tükürük, gözyaşı, mukus salgılarındaki lizozim enzimi sayesinde mikropların hücre duvarını parçalar. Ayrıca özgün olmayan doğal bağışıklıkta doğal katil hücreler de görev alır. Bu katil hücreler yabancı maddeleri, tümör ve bazı enfekte olmuş hücreleri tanıyarak öldürürler.

Özgün doğal bağışıklıkta; özgün organizmalara saldırıp onları yok eden antikorlar ve lenfositler üretilir. Özgün bağışıklık, özgün olmayan bağışıklıktan sonra harekete geçer ve daha yavaş gelişir. Bu bağışıklık türünde, vücuda girmiş bulunan organizmaları tanıyıp onlara saldırarak yok eden, kemik iliğindeki kök hücrelerden gelişen akyuvar tipleri olan B lenfositleri ve T lenfositleri bulunur.

Sonradan kazanılan bağışıklık; aktif ve pasif olmak üzere 2 şekilde kazanılır.

Aktif Bağışıklık; aşılama ya da geçirilen enfeksiyonlarla olmak üzere 2 şekilde kazanılır. Aşılamada; sağlıklı bireye zayıflatılmış ya da öldürülmüş mikroorganizmalar verilerek kişinin kendi vücudunda antikor yani bir savunma hattı oluşturması amaçlanır. Böylece kişide bağışıklık belleği meydana getirilir. Daha sonra birey hastalık etkeni ile karşılaştığında daha önceden vücudunda oluşturduğu antikorlar sayesinde kolayca hastalık etkeni ile savaşır.

Geçirilen enfeksiyonlar yolu ile de bağışıklık kazanılabilir. Örneğin çocukluk çağı olarak da bilinen suçiçeği, kızamık gibi birçok hastalık çocukluk dönemi hastalığıdır ve kişiler bu hastalığı 1 kez geçirdiğinde bile tüm yaşam boyunca antikorlar koruyuculuğunu kaybetmezler ve kişi yaşam boyunca bu hastalıklara kolay kolay yakalanmaz.

Pasif Bağışıklık; başka bir canlıda üretilen antikorların hazır olarak insan vücuduna aktarılması yolu ile elde edilen bağışıklıktır. Antikorların ömrü kadar bağışıklık devam eder. 2 şekilde pasif bağışıklık elde edilebilir:

Hamile bir kadının kanındaki antikorların fetüse ulaşması ile fetüs pasif bağışıklık kazanmış olur. Bu antikorlar özgün oldukları patojenle karşılaştıklarında hemen tepki verirler. Doğumdan sonra emzirme yoluyla da kazanılabilir.

Bir de serumlar aracılığı ile bağışıklık kazanılabilir; serum belirli bir antijen için antikor üretmiş olan başka bir canlıdan (genellikle at, koyun vb. ) elde edilir. Hasta olan bireye dışardan hazır olarak verilen bu antikorlar (serum) sayesinde vücut savunması yapılır.

Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek İçin Ne Yapılmalıdır?
-Dengeli beslenmeliyiz özellikle mevsim meyvesi tüketilmelidir çünkü meyveler vitamin bakımından oldukça zengindir. Dengeli beslenmek önemlidir. Öğün atlamamaya özen göstermeliyiz.

-Stresten olabildiğince uzak durmak bağışıklığın üzerinde olumlu etkileri olduğu kanıtlanmıştır. Günlük hayatınızda yaşadığınız stresleri minimuma indirmek için hayatınıza sevdiğiniz şeyleri sokabilirsiniz (resim yapmak, müzik dinlemek, kitap okumak v. b)

- Yeterli ve sağlıklı uykunun da bağışıklığımızın güçlü olmasında oldukça önemli bir yeri vardır. Bağışıklık sistemi ve sinir sistemi yakın ilişki içinde görev yapar ve birbirinden etkilenir. Uyku sırasında vücudumuzda hastalık yapıcı etkenlerin yok edildiği bir süreç gerçekleşir. Dolayısıyla iyi bir bağışıklık sistemi için sağlıklı uyku önemlidir günde en az 7 saat uyumak uyuduğumuz ortamın karanlık ve sessiz olması ortamda sigara gibi değişik kokuların olmaması sağlıklı uyku için önemlidir.

- Hijyen faktörlerine özen göstermek önemlidir. Ellerinizi sık sık yıkamanız ve özellikle et gibi gıdaları iyice pişirmeniz gibi enfeksiyonları önleyici tedbirler almalısınız.

- Spor ve egzersiz yapmak, sigara içmemek, alkolü olabildiğince kontrollü tüketmek ve/veya alkolden uzak durmak bağışıklığınızın güçlenmesine destek olacaktır.

Bağışıklık Sisteminin Güçlenmesi İçin Hangi Gıdalar Alınmalıdır?
Dengeli bir beslenme ile bağışıklık sistemi güçlendirilebilir. A, D, E, B12, C, vitaminleri bağışıklık hücrelerinin koruyucu aktivitelerini desteklemek için çalıştığı vurgulanmaktadır.

C Vitamini
C Vitamini portakal, mandalina, greyfurt, kivi, limon, kuşburnu, sebzelerde ise tere, maydanoz, yeşilbiber, roka, ıspanak, karnabahar gibi besinler örnek verilebilir.

B12 Vitamini
B12 Vitaminin en çok bulunduğu besinler et, süt, peynir, yumurta ve balıktır.

D Vitamini
D vitaminin en çok bulunduğu besinler balık yağı, balık, karaciğer, yumurta sarısı, tereyağı, zenginleştirilmiş besinler (örneğin margarin) ve güneş ışınlarıdır.

A ve E Vitamini
A vitaminini hayvansal kaynaklı karaciğer, balık yağı, süt, tereyağı, yumurta gibi besinlerden alırsınız. Bitkisel kaynaklardan ise A vitamini ön maddesi kaynakları olan kırmızı ve sarı portakal. En çok havuç, kış kabağı vb. koyu yeşil yapraklı sebzeler ile sarı ve turuncu meyvelerde (kayısı, şeftali vb.) bulunur.

E vitaminin en önemli özelliği güçlü bir antioksidan olmasıdır. En çok bitkisel yağlar, tahıl taneleri, yağlı tohumlar, soya, yeşil yapraklı sebzeler, baklagillerde bulunur.